
İsrail-İran Gerilimi AB'yi Böldü! Fikir Ayrılıkları Ortaya Çıktı
İsrail'in İran'a yönelik son saldırıları, uluslararası arenada olduğu kadar Avrupa Birliği (AB) içerisinde de derin görüş ayrılıklarına neden oldu. AB üyesi ülkeler arasında, İsrail'in bu eylemlerinin uluslararası hukuk çerçevesinde meşru olup olmadığı konusunda belirgin bir fikir birliği bulunmuyor. Bu durum, Belçika'nın başkenti Brüksel'de düzenlenecek olan büyükelçiler toplantısında daha da belirginleşmesi bekleniyor.
AB Ülkeleri Arasında Görüş Ayrılıkları
Euronews'e konuşan kaynaklar, tüm AB ülkelerinin İsrail'in İran'a yönelik saldırılarının uluslararası hukuk çerçevesinde yasal olduğuna inanmadığını belirtiyor. Bu durum, özellikle "meşru müdafaa hakkının ne ölçüde kabul edilebilir olduğu" sorusu üzerinden tartışmalara yol açıyor. Kaynaklardan biri, bu konunun kesinlikle tartışılan bir konu olduğunu vurguluyor. Bu ayrılık, AB'nin dış politika konularında ortak bir duruş sergilemekte zorlandığının bir göstergesi olarak değerlendiriliyor.
AB'nin cumartesi günü yaptığı açıklamada, tüm taraflara uluslararası hukuka uyma, itidalli olma ve radyoaktif salımlar gibi ciddi sonuçlara yol açabilecek adımlardan kaçınma çağrısında bulunulmuştu. Ancak, üye devletler arasındaki değerlendirmelerin odağında, ABD'nin İran'a yönelik saldırılar bağlamında "İsrail'in kendini savunma hakkı olduğunu" söyleyip söylememesi gerektiği sorusu yer alıyor. Bu durum, AB içerisinde farklı yaklaşımların ve önceliklerin olduğunu gösteriyor.
15 üye devletin, bu ifadenin açıklamaya eklenmesini istemesine rağmen, kararın oybirliği ile alınamaması, konunun ne kadar hassas olduğunu ortaya koyuyor. Avusturya, Çekya, Fransa, Almanya, Macaristan, İtalya ve Hollanda gibi ülkeler bu ifadeyi desteklerken, diğer pek çok ülke İsrail'in İran'a saldırı başlatmasının uluslararası hukuk kapsamında yasal olduğuna dair yeterli kanıt bulunmadığını düşünüyor.
- Uluslararası hukuk ve BM Antlaşması, silahlı bir saldırı ya da yakın bir saldırı halinde devletlerin kendini savunma hakkı olduğunu belirtir.
- Herhangi bir eylemin orantılı olması gerektiğine işaret eder.
Von Der Leyen'in Açıklamaları Tartışma Yarattı
AB kaynakları, AB Komisyonu Başkanı Ursula von der Leyen'in sosyal medya paylaşımında İsrail'in saldırılarına destek imasında bulunması karşısında şaşkınlık yaşadıklarını belirtiyor. Von der Leyen, İsrail Cumhurbaşkanı Isaac Herzog ile konuştuğunu ve "İsrail'in kendini savunma ve halkını koruma hakkını bir kez daha dile getirdiğini" ifade etmişti. Bu açıklama, AB içerisinde farklı görüşlerin olduğunu ve Von der Leyen'in kişisel görüşünün AB'nin genel tutumunu yansıtmadığını gösteriyor.
Diplomatik bir kaynak, "İsrail'in kendini savunma hakkı olduğunu söyleme konusunda hiçbir fikir birliği yoktu ama Von der Leyen bunu yine de söyledi… Üzerinde anlaşmaya varılan dili gördü, sonra kendi açıklamasını yaptı… Dürüst olmak gerekirse; bu, moral bozucu" şeklinde konuştu. Bu durum, AB kurumları arasındaki koordinasyon eksikliğini ve farklı yaklaşımların olduğunu ortaya koyuyor.
Euronews'e konuşan bir kaynak, 2-3 milyon İranlının "Avrupa'nın kapısına dayanabileceğini" ve AB'nin "bu göç krizi ile başa çıkamayacağını" söylerken, bir diğer diplomat, "İsrail'i eleştiren üye devletler İsrail'in İran'a saldırılarının sorumsuz olduğunu düşündüklerini söylediler. Ancak büyük bir grup Von der Leyen'in açıklaması tarafındaydı" diye konuştu. Bu ifadeler, AB'nin İran'a yönelik olası bir askeri müdahalenin sonuçları konusunda endişeli olduğunu ve farklı üye devletlerin farklı önceliklere sahip olduğunu gösteriyor.
Avrupa Komisyonu'nun Dışişleri ve Güvenlik Politikası Yüksek Temsilcisi ve Başkan Yardımcısı Kaja Kallas da çarşamba günü yaptığı paylaşımda, "İsrail'in uluslararası hukuka uygun bir şekilde kendini savunma hakkı var" demişti. Bu farklı açıklamalar, AB'nin İsrail-İran gerilimi konusundaki karmaşık ve çelişkili tutumunu yansıtıyor.
İsrail'in İran'a yönelik saldırıları, AB içerisinde derin görüş ayrılıklarına neden olurken, bu durum AB'nin dış politika konularında ortak bir duruş sergilemekte zorlandığını gösteriyor. Üye ülkeler arasındaki farklı yaklaşımlar ve öncelikler, AB'nin bu kritik konuda nasıl bir rol oynayacağını belirsizleştiriyor. Bu durum, AB'nin gelecekteki dış politika kararlarını ve uluslararası ilişkilerini de etkileyebilir.